09 Aralık 2010

Robin's Egg Blue

Şimdi durduk yere nereden çıktı bu başlık diyeceksiniz belki de. Hatta meraklı olanlarınızdan bir kaçı, hemen kopyalayarak "google" arama çubuğuna çoktan yazmış bile olabilir. Ben hemen başlıkla ilgili ön bilgi vererek asıl konumuza gelmek isterim. Başlıktaki tamlama, İngiliz Dili'ne girmiş bir renk ifadesidir. Ama bu renk neden "robin's egg" olarak ifade edilmiş? Yanıt şöyle ki; söz konusu "robin", bizim dilimizde "ardıç kuşu" oluyor. Doğal olarak "robin's egg" ifadesi de "ardıç kuşu yumurtası" anlamına gelmektedir. Fakat asıl mevzumuz, yumurtasının renginden ziyade, aynı ismi paylaşmakta olduğu başka bir canlı türüdür diyerek detaylara buyurunuz diyebilirim sanırım...

Bildiğiniz üzere "Ardıç" hem bir kuş türü hem de bir ağaç türünün ismidir. Kuş olan ardıçtan, yazının giriş kısmında az da olsa bahsetmeye çalıştık ama yazımızın asıl konusu ardıç ağacıdır. Peki neden? Hiç lafı dolandırmadan kısa kısa gerekçelerinden bahsetmeye çalışacağım. Birincisi; ardıç ağacı (lat. Juniperus Horizontalis) genelde tek olarak ve kaya/taş gibi sert zeminler üzerinde yükselir. Şimdi, tek başına, heybetli, hem de taş/kaya gibi yetişmesi çok da mümkün olmayan ortamda filizlenen, dallanan budaklanan bir ağaç keramet sahibi midir? Ben yorum yapamam ama Anadolu bu konuda zengin bir kaynak. Genelde üzerine bez parçalar bağlanarak dilek tutulan, altından bekar erkeklerin/kızların geçirildiği, altında bir yatır ya da evliya mezarı olduğu söylenen sayısız ardıç ağacı vardır.

Ama bu söylediklerim bir tesadüf olamaz. Olamaz diyorum, çünkü; bugün Anadolu topraklarında kutsiyet atfedilen bu ağaç, Orta Asya Türk Kültürü içerisinde de kutsal kabul edilmekte. Yeni taşınılan eve ardıç tütsüsü yapılmakta örneğin. Hamile kadınlara ardıç ağacının meyvelerinden yapılan içecekler içirilir. Ardıç ağacının dalına zarar vermek, yapraklarını koparmak uğursuzluk getirir diye inanılır. Ayrıca; çok dayanıklı bir ağaç olduğu için; kurşun kalem, demiryolu traversi ve hatta bağlama yapımında kullanılır.

Şimdi asıl mevzumuza gelelim; Ardıç kuşu ve ardıç ağacının neden aynı ismi paylaştığı ve neden birbirlerini tamamladığına değinelim. Ardıç ağacının yeniden filizlenmesi, sadece ardıç kuşuna bağlı olabilmektedir. Yere dökülen ardıç ağacı meyvelerini ardıç kuşunun yemesi, ve yediklerini uygun bir zemine dışkılaması gerekmektedir. Ardıç tohumlarının kabukları, kuşun midesindeyken açılır ve dışkıladığı anda filizlenmeye hazır bir hale gelir. Yani; hem kuşun hem de ağacın isminin ardıç olması bir tesadüf kesinlikle değildir. Ayrıca; kuş cinsinin habitat alanları incelendiğinde, taşlık alanlarda ve tek başına yetişen ardıç ağaçlarının da sırrı çözülmüş olacaktır. 

Peki günümüzde son durum nedir bu ağaç-kuş ilişkisinde? Maalesef hızlı şehirleşme, ardıç kuşları için alternatif yaşam alanları ve alternatif beslenme imkanları sunarak aralarındaki muhteşem ilişkiyi bozmuştur diyebiliriz. Artık pek çok ardıç meyvesi ve ardıç tohumu, ardıç ağacının dibine düşmekte ama orada öylece kuruyup gitmektedir.. 

8 yorumcuzade:

. dedi ki...

Enteresan...
Teşekkürler,bir şey öğrendim :)

sekeral dedi ki...

teşekkürler bizden efendim.. beğendiyseniz ve ilginizi çektiyse ne mutlu bize..

SÖZÜN ÖZÜ - SALİH YILDIRIM dedi ki...

SEvgili , sekeral kardeşim. Senin engin bilgilerine ve paylaşımcı yönünü takdir etmekteyim. Sayende farklı bilgiler daracımıza eklemekteyiz. Başarılarının devamını diliyorum. Araştıran yönlerine ALLAH zeval ziyan göstermesin.
SEvgiler...

sekeral dedi ki...

teşekkürler kardeşim güzel ve motive edici yorumların için..

bundan gayrı bu blogda elimden geldiğince yazıcam inşallah.. bir aksilik olmaz ise tabii!!

kal sağlıcakla..

Anti-Kahraman dedi ki...

bu bilog devam ediyormuş hayatına...destek çıkmak boynumuzun borcu.
saygılar :)

sekeral dedi ki...

blog camiasının duayen isimlerinden Anti-Kahraman blog sayfamızı ziyaret etmiş.. daha ne destek çıkacaksın allasen : ))

eksik olma Anti!!

.........n........ dedi ki...

Mucize bu mucize. Süper bir paylaşım. Çok beğendim. Heyecanlandım.
Çünkü bilmeden çocukluğumu bir mucizenin altında geçirmişim. Anneannemlerin eskiden oturdu yerde çook yaşlı bir ardıç ağacı vardı. Bizde hep onu gölgesinde oturur,oynar,zaman geçirirdik. "Ardıçın dibine gel" diye bir klişemiz bile vardı.
Çok sağol dostum. Bana çok iyi şeyler anımsattım. Teşekkürler.
Sevgiler

sekeral dedi ki...

neslinnce; beğenmene ve sende güzel anılar çağrıştırmasına çok sevindim. "ardıçın dibine gel" klişesi de ayrı güzelmiş..