30 Aralık 2010

Non Scholae Sed Vitae Discimus*

Madem yarın yılbaşı, yarından sonra yepyeni bir yıla merhaba diyeceğiz, ben de araştırmacı blog yazarı olarak sizlere yepisyeni bilgiler sunmaya devam edeyim istedim. Şimdi malumunuz, her normal insan gibi benim de kafama olmadık şeyler takılır, öğrenene kadar da içim içimi yer. Yine ne oldu, yine neyi kafana taktın ey blog yazarı diyecek olursanız; takvime taktım bu kez kafayı. Rakamsal olarak 6 ve katlarını kullanıyor olmamız, Sümerler'in insanlığa katkısı. Onu hepimiz zaten biliyoruz. Örneğin; 60 saniye, 60 dakika, 24 saat, 12 ay vs. hep 6 ve katlarından oluşmaktadır. Benim kafama takılan ise daha çok isimlerle alakalı. 

22 Aralık 2010

Kayıp Kabile

Dinler tarihi ile ne kadar ilgilisiniz bilemem ama öğrendiğimde beni çok ama çok şaşırtan bir olaydan bahsetmek istiyorum sizlere. Şimdi bildiğiniz üzere semavi dinler dendiğinde akla ilk olarak; islam, hıristiyanlık ve yahudilik gelmektedir. Bunlar arasında da en katı kurallara sahip olan ve kan bağını esas alan inanç ise yahudiliktir. Şimdi neden durduk yere yahudilik konusunda bu kadar detay vermeye başladım, merak etmeye başladıysanız, buyrun devamına hep birlikte göz atalım...

09 Aralık 2010

Robin's Egg Blue

Şimdi durduk yere nereden çıktı bu başlık diyeceksiniz belki de. Hatta meraklı olanlarınızdan bir kaçı, hemen kopyalayarak "google" arama çubuğuna çoktan yazmış bile olabilir. Ben hemen başlıkla ilgili ön bilgi vererek asıl konumuza gelmek isterim. Başlıktaki tamlama, İngiliz Dili'ne girmiş bir renk ifadesidir. Ama bu renk neden "robin's egg" olarak ifade edilmiş? Yanıt şöyle ki; söz konusu "robin", bizim dilimizde "ardıç kuşu" oluyor. Doğal olarak "robin's egg" ifadesi de "ardıç kuşu yumurtası" anlamına gelmektedir. Fakat asıl mevzumuz, yumurtasının renginden ziyade, aynı ismi paylaşmakta olduğu başka bir canlı türüdür diyerek detaylara buyurunuz diyebilirim sanırım...

07 Aralık 2010

Faymonville'in Hikayesi...

Blog sayfamızın mottosu, sizlerin de görebildiği gibi "bildiğim kadrıyla dünya tarihi" şeklinde! İşte size, mottomuzla birebir örtüşen, anlattıklarımın doğru olduğundan asla emin olamayacağınız ama aksini de ispat edemeyeceğiniz bir yazı konusu geliyor. Bu günkü yazımızın konusu bir köy. Hatta bir kasaba! Peki nedir bu köyü diğer köylerden ayıran temel özellik? Merak ediyorsanız buyrunuz devamı diyorum sizlere o zaman...

Scotch Aşkına - Devam Yazısı...

Sevgili okur.. İlk yazımda sizlere İskoç Bilim adamlarının insanlık için birbirinden faydalı buluşlarına yer vermeye çalışmıştım fakat, bize ayrılan süre yeterli olmadığı için ikinci bir yazıda sonlandıralım demiştik..
Peki ilk yazımızda değindiğimiz bilim adamları, hangi keşiflere imza atmışlar, sırasıyla bir göz atalım hemen. William Cullen buzdolabını, James Watt buhar makinesini, William Muedoch gaz lambasını, John Loudon Macadam "Makadam" diye anılan yol yapım tekniğini ve James Chalmers ise yapışkanlı posta pulunu insanlığa armağan etmişler. Peki, bu yazımızda değineceğimiz isimler bizlere neler armağan etmişler, buyurun devamı diyorum o zaman...

03 Aralık 2010

Scotch'a Övgü...

Evet sevgili okurlar. Başlıkta bir yanlışlık var diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Söz konusu yazımızın konusu, İsviçreli ya da Amerikalı bilim adamları değil. Hatta bir Alman hayranı olarak Alman bilim insanlarından söz etmiyor oluşum bile beni şaşırtmakta ama yazının sonunda sizler de "vay arkadaş, neymiş bu adamlar" diyeceksiniz, eminim... Peki nereden geliyor bu İskoç hayranlığı ya da neden İskoç bilim adamları diyebilecek okurlarımıza peşin bir açıklama; ben kesinlikle hiçbir ulus ya da etnik gruba ne hayranlık duyarım ne de gözümde haddinden fazla değer addederim. Burada değinmeye çalışacağım tek nokta, "Sezar'ın hakkı Sezar'a" durumundan öteye geçmeyecektir diyerek sizleri yazımın devamına davet etmek istiyorum.