Dinler tarihi ile ne kadar ilgilisiniz bilemem ama öğrendiğimde beni çok ama çok şaşırtan bir olaydan bahsetmek istiyorum sizlere. Şimdi bildiğiniz üzere semavi dinler dendiğinde akla ilk olarak; islam, hıristiyanlık ve yahudilik gelmektedir. Bunlar arasında da en katı kurallara sahip olan ve kan bağını esas alan inanç ise yahudiliktir. Şimdi neden durduk yere yahudilik konusunda bu kadar detay vermeye başladım, merak etmeye başladıysanız, buyrun devamına hep birlikte göz atalım...
Yıllar yıllar önce, Afrika kıtası batlı sömürgeciler ve kan emiciler tarafından yeni yeni talan edilirken, Etiyopya dolaylarında, coğrafi şartların da kendilerine tanıdığı imkanlar doğrultusunda dünyadan tecrit edilmiş garip bir kabile keşfedildi. Bu kabilenin bütün mensupları siyahi idi ve yazılı hiçbir kaynakları yoktu. Gelenek ve göreneklerine son derece bağımlı ama bu gelenekleri tamamen sözlü aktarım yoluyla nesiller boyu aktarmayı başarmış bir topluluktan söz ediyorum. Bu kabileyi ilk inceleyenler, gerek inanç gerekse ibadet şekillerinden dolayı yahudilere olan benzerlikleri hemen fark ettiler. Sonrasında, yahudi lobisi devreye girdi, inceleme yapmak üzere yahudi din adamlarını bölgeye gönderdiler.
Kabile reisi ile mülakata giren yahudi din adamları, sordukları hemen her soruya cevap almakla kalmadılar, inançlarını test etmek isteyen hahamlara, Tevrat'ın herhangi bir bölümünü ezbere okuyarak hayretlere düşürdüler. İlk başta İsrail hükümeti ne yapacağını şaşırdı ve konuyu derinlemesine araştırarak, bu kavmin, kayıp 10 kavimden biri olduğu hükmüne vardılar. Bir yasa ile, bu yeni yahudi kardeşlerinin tekrar ülkelerine dönmesi gerektiğine karar vererek, 1984 yılında "Musa Operasyonu" ile İsrail'e getirilmeye başlandılar. Etiyopya'da açlık ve iç savaştan kaçmak için zaten can atmakta olan bu insanlar, İsrail'e göç etmeyi bir fırsat olarak gördüler. Yine 1991 yılında da "Süleyman Operasyonu" ile apar topar İsrail'e getirildiler ve bugün 120.000 gibi bir rakama sahipler.
Bu kavme İsrail halkı tarafından öteki-yabancı anlamına gelen "Falaşalar" denmektedir. Kendilerine saygılı ve akademik olarak yaklaşanlar ise "Beta Israel" demektedirler. Bence, Afrika'nın çok alakasız bir yerinde ve dünyadan kopuk yaşayan, tamamen siyahi olan bir topluluğun, İsrailoğulları ile benzer inanç sistemine sahip olması, bu durumun çok ama çok sonra ortaya çıkması, bu insanların İsrail vatandaşı kabul edilerek zorunlu veya isteyerek göç ettirilmesi yeterince ilginç değil mi? Yoksa ben mi çok abartmayı seviyorum?
Kalın sağlıcakla...
7 yorumcuzade:
Evet gerçekten çok ilginç bir olaymış.Etiyopyanın ortasında ne arar kayıp kavim? Hem de hepsi siyah insanlar. Belki bir misyoner oralara uğramıştır vakt-i zamanında ?
Sevgili Şekeral kardeşim, Çok güzel bir paylaşımdı. Teşekkür ederim. Sayende çok ilginç tarihsel bir olay hakkında bilgi sahibi olduk.
Düşünüyorum da şimdi bu siyahi yahudi kavmini sen kalk yerinden et sonra ülkende 3. sınıf insan muamelesi yap! Hangi dinle, hangi insanlıkla açıklanabilir bu durum merak ettim doğrusu?
Çok sağol kardeş, yeni yazılarını sabırsızlıkla bekliyorum.
SEvgiler...
@ Pelin; Değerli yorumların için çok teşekkür ederim. Ama bir yanlış anlaşılma olmaması adına konuyu da açmak isterim; İsrailoğulları, Yahudi inanışına göre Yakup Peygamberin 12 oğlunun soyundan gelmektedir. Bu 12 oğlun 10 tanesinin soyunun kayıp olduğuna, diğer 2 oğul olan Yehuda ve Bünyamin'in soyunun ise bugünkü İsrail halkının soy atası olduğuna inanılır.. Yani; 12 oğul içerisinden iki tanesi biliniyor, diğer 10 tanesi ise rivayetlere göre dünyaya dağılıyor..
Yakup peygamber tasvirlere göre beyaz, diğer yahudi halklar da beyaz ve yahudilik kan bağı ile devam eden, sonradan insanların din değiştirmesi ile geçebilecekleri bir din değil. Kan bağı da, anne tarafından geçmekte. Böylesine katı kuralları olan bir din ile aynı ibadet ve inanç sistemine sahip siyahi bir kabilenin ortaya çıkması beni gerçekten çok şaşırttı..
Yoksa; Etiyopya bir Afrika ülkesi ve nüfusunun neredeyse tamamı siyahi. Misyonerlerin bölgeye giderek kabileyi yahudi yapması da mantıklı değil çünkü Yahudilik inancında misyonerlik ve dini yayma çabası zaten yok.. Dine sonradan katılma şansı yok kısaca..
@ SÖZÜN ÖZÜ; kardeşim senin de değerli yorumların için teşekkür ederim.. Falaşalar ile ilgili araştırma yaparken canımı sıkan birkaç nokta dikkatimi çekti.. Yorumuna cevap yazarken bu bilgiyi de paylaşmak isterim açıkcası..
Bu falaşalar, zenci oldukları ve sonradan israil'e göç ettirildiği için halk tarafından asla benimsenmemiş, hep ayrımcılığa maruz kalmışlar. Buraya kadar çok da şaşırmadık amma; filistin meselesinde, çatışmaların en ateşli olduğu yerlere gönderilmiş, Filistin'lilere en büyük zulümleri de yine falaşalar yapmışlar..
Ağzım açık kaldı ne yalan söyleyeyim.. Topluma adaptasyon konusunda son derece uyumlu, toplumsal düzene hiçbir zararı dokunmayan ve haksız yere ayrımclığa uğrayan, tabiri caiz ise ezilen bu topluluğun, yine ezilmekte olan başka bir halka karşı bu kadar gaddar olmasını aklım almıyor..
acı ama gerçek ki; ezilenler, ezilenleri daha çok eziyor maalesef..
hikayeden anladığım kadarıyla bu siyahi insanlar zorla yurtlarından edilmemiş, kendileri isteyerek gitmişler? yanlış mı anladım?
olaya şu açıdan bakmak lazım; bu kavmin israil'e göç ettirildiği operasyonlar 1984-1991 yıllarında oluyor.. bu yıllarda etiyopyada şiddetli bir iç savaş ve kıtlık hakim.. demek istediğim; israil'e gidip gitmeme konusunda çok da seçenekleri yok.. zaten kayıtları inceleme imkanın olursa; israil'in en çok zorlandığı nokta, neredeyse her kesimden etiyopyalı'nın, falaşa olduğunu iddia ederek israil'e kaçma girişimleridir..
ayrıca; büyük umutlarla gittikleri israilde, sürekli dışlandıkları, en ağır işlerde çalıştırıldıkları ve çatışma ortamına sürülmeleri bilinen gerçekler..
Ya kardeşim şu insanlara siyah / siyahi gibi abuk sabuk kelimelerle işaret etmeye çalışmayın. Zenci diyoruz biz zencilere Türkçe'de.
Yorum Gönder